Geçen yazımızda Sosyal Medya'da fırsatlar ve risklerden bahsetmiştik. Son yazının ardından oldukça zaman geçti ve blogumu bu süre içerisinde yeni bir yazı ile süsleyemedim ne yazık ki. Malum master öğrencisi olmak, sınavlar, çeşitli sorumluluklar filan feşmekan... Bu kez Zaytung örneğinden yola çıkarak Sosyal Medya'nın etkisini ve bir araç olarak nasıl kullanılabileceğini göstermeye çalışacağım, dilim döndüğünce...
Zaytung'u 2009 yılının Ağustos ayında faaliyete geçirmiş sitenin kurucusu Hakan Bil. Bir önceki yazımıza ve o yazıda yararlandığımız kaynağa bakarak Zaytung'u Wikipedia gibi "paylaşımcı proje" (
Collaborative Projects) olarak adlandırmak mümkün. Paylaşımcı proje dediğimiz şey çok sayıda kullanıcının ortaklaşa ürettikleri bir içeriğe sahip internet mecralarına verilen isim. Ancak bu, örneğin video paylaşımı sitesi olan Youtube gibi sitelerden farklı bir şey. Zaytung bir anlamda ülkemizde oldukça popüler olan "sözlük formatı" nın dışına çıkarak, çok daha ciddi ve daha fazla emek isteyen paylaşımcı bir haber sitesi yahut bilgi kaynağı olarak konumlanmış durumda. Öte yandan Zaytung, medyanın demokratikleşmesinin de en önemli örnekleri arasında gösterilebilir. Başlarda tek başına çeşitli yazılar yazan Hakan Bil, sonrasında siteyi kullanıcı katılımına açarak bir anlamda "daha çok kişi, daha üretken site" noktasına erişmiş. Bugün geldiği noktada Zaytung'un 15 bine yakın "katılımcı"sı, Facebook'ta 100 binden fazla 'hayranı' var. Hal böyle olunca da site reklamverenlerin göz ardı edemeyeceği bir mecraya dönüşmüş durumda ve şu anda reklam faaliyetleri için Doğan Yayın Holding ile ortaklığa gidilmiş.
Peki hemen hemen 2 yıl içerisinde Zaytung'u bu kadar popüler kılan şey ne aceba?
1. Doğru fikir : Zaytung, doğru fikiri bulmuş! Bugün medyanın ne kadar yanlı/yozlaşmış vs. olduğunu bilmeyen yok maalesef. Kendilerini ciddiye alan birçok adam ve kadın medya köşelerine kurulmuş oradan ahkam kesip durmaktalar. Araştırmacı gazetecilerin aslında ne kadar hazıra konan 'araştırmamacı' kişiler olduğunun sayısız örneği önümüzde duruyor. Bu anlamda Zaytung geleneksel medyanın karşısında konumlanmış bir sosyal mecra. Düşünün bir kez; önceleri Zaytung haberini ciddiye alan bu 'bilirkişiler' nasıl da medyaya çıkıp mangalda kül bırakmıyorlardı? Yahut bugün "zaytung haberi değil gerçek gibi" paylaşımlar, "zaytung haberciliği" gibi tanımlamalar fikirin ne kadar etkili olduğunu açık bir şekilde göstermekte... Yani Zaytung adeta "medyada yeni bir soluk" oldu.
2. Uygun İçerik : Zaytung'un mizahi ve iğneleyici içeriği oldukça önemli. Gündemi ve geleneksel medyayı eleştirirken iğneleyici tavrı ve pratik zekadan nasibini almış üslubu kolayca anlaşılır ve hoşa gidecek biçimde... Zaytung'daki haberler, hem gündemi tam hedeften vuran, hem de çeşitli konularda toplumun derinlerine işlemiş ön yargılar, kabüller, "yanlış bilinç"lerden en iyi şekilde yararlanarak hazırlanmış izlenimini veriyor. Sitenin takipçi ve kullanıcı sayısının da artmasıyla birlikte çeşitli haber videolarından, dergi kapak tasarımlarına birçok farklı araç ile hedefe en uygun içerik seçilerek seyirciyi sıkmadan her daim siteye olan trafik arttırılıyor.
3. Sosyal Medyanın Gücü : Bu konuda blogda epeyce yazdım. Sosyal medyanın tek başına devrim yapabileceği ya da dünyayı değiştirebileceği iddialarına inanmasam da belirli bir popülerliğe ulaşmakta daha etkili başka bir araç olduğunu iddia edemeyiz. Zaytung 2009'da başlamış yayın hayatına, benim de siteyi tanımam Eylül-Ekim 2009 tarihine filan rastgelir. Ancak Zaytung'u sosyal medyadan değil geleneksel medyadan yani bir arkadaşımla sohbet esnasında öğrendim! Okuduğum ilk haber de Licheinstein futbol federasyonu ile ilgili bir haberdi. İlk etkiyi hatırlıyorum, siteyi hiç tanımayan birisi olarak biraz afallamıştım. Zaman zaman
ciddi mi bu filan gibi şüphelere bile kapıldım. Sitede biraz vakit geçirince konseptin ne kadar başarılı ve eğlenceli olduğunu düşünmeye başladım. Yanlış hatırlamıyorsam o zamanlar facebook'ta paylaş filan gibi butonlar yoktu sitede, demek ki site biraz kendi halindeydi o vakitler. Daha sonra facebook'a link filan yapıştırarak her gün bir şeyler paylaşmaya başladım. Her defasında bir şeyler okuyor, bir hayli eğleniyor, zeka parıltılarından gözlerim kamaşıyor ve elimden geldiğince arkadaşlarımla paylaşıyordum. Bir kaç ay sonra da sosyal medyada gerçek anlamda zaytung fırtınası esmeye başladı.
Yani Zaytung'un yükselişi 2010 yılına rast geliyor. Öncesinde benden başka çevremde Zaytung'u bilen ya da paylaşan kişiler yoktu. Önceleri haberleri ciddiye alıp komik yorumlar yapan arkadaşlarım sonrasında benim gözümden kaçan yazıları filan paylaşmaya başladılar. Zaten sosyal medya dediğimiz tam da bu! Yani bir dedikodu, virüs etkisi! O dönemdeki paylaşımların birincil ve ikincil kaynaklardan ne kadar kişiye ulaştığı hakkında elbette en ufak bir fikrim yok. Çıkıp burada Zaytung'u ben meşhur ettim gibi bir iddiaya girişecek değilim elbette : ) Ama önemli olan muhtemeldir ki bir dönem boyunca benim gibi onlarca ya da yüzlerce kullanıcı bu içeriği durmaksızın sosyal medyada paylaşıyordu... Hatta ek olarak şunu hatırlamakta yarar var ki o dönemde bu kadar geniş bir kitleye bir anda ulaşacabilecğini hesaba katamayan site yoğun trafik sebebiyle çeşitli defalar kimi teknik sorunlarla bile karşılaşmaya başlamıştı.
|
Kaynak : The Economist, A special Report on Social Networking, January 30th of 2010. |
Burada bir parantez açarak sosyal medyanın nasıl işlediği ve popülaritenin nasıl sağlandığı konusunda bir fikir vermeye çalışmak istiyorum. Yukarıdaki grafik Facebook'un Amerika ve dünya genelinde yıllara göre kullanıcı sayısını göstermekte. 2007 yılında dünyanın diğer ülkelerindeki kullanıcı sayısının Amerika'daki sayıyı geçmeye aşlamasıyla birlikte 2 yıl içerisinde kullanıcı sayısı aşağı yukarı 10'a katlanıyor! Yani sosyal medyada belirli bir zaman dilimi ve görünürlüğün neticesinde takipçi sayınız ve siteye gelen trafik önceleri görülmedik bir seviyede rekor şekilde artmaya başlıyor. Tabi doğru şeyleri yaparsanız! Ben bunu pazalamadaki "
market visibility" teorisiyle özdeşleştiriyorum. İnternet teknolojilerinin ve paylaşımların kümülatif bir yapısı ve etkisi olduğunu bu örnekten de anlamak gerekiyor. Yani kimse bir anda ünlü filan olmuyor, bunun için gerekli zamanı en etkin şekilde kullanmak ve doğru stratejileri geliştirmek şart...
Bugün Zaytung'un başarısı çok daha ciddi "vaka analizlerine" konu olacak seviyede. Ancak ne ben o bilgi birikimine ve uzmanlığa sahibim ne de elimde yeterli bilgi ve kaynak bulunmakta... Geçen zaman içerisinde Zaytung, Social Media Week, Boğaziçi Üniversitesi gibi çeşitli platformlara katılmış, tartışılmış, söyleşilmiş... Ayrıca site ekibinden kitap çıkaranlar, bunun tanıtımını da yine siteden yapan arkadaşlar var, eleştirmek için değil, Zaytung'un etki sınırlarını göstermek için söylüyorum. Kullanıcı ve takipçi sayısından daha önce zaten bahsettik. Zaytung haberciliği kavramının sözlüğe girmesini isteyenlerden, zaytung haberi değil paylaşımlarına çok farklı boyutlar söz konusu... Tartışmaya devam, takipte kalın lütfen.